Serveti Fünun Edebiyatı

Başlatan ATA0825, Ekm 05, 2025, 02:31 ÖS

« önceki - sonraki »

ATA0825

Servet-i Fünun Edebiyatı (1896 – 1901)

Yazar: Ahmet Tarık ALKAN



Servet-i Fünun Edebiyatının Oluşumu:

1877 Osmanlı-Rus savaşı sırasında II. Abdülhamit, Meclis-i Mebusanı kapatır, idareci ve aydınların bir kısmını sürgüne, bir kısmını da değişik memuriyetlere gönderir. Böylece "İstibdat (Baskı) Dönemi" diye adlandırılan dönem başlamıştır.
Servet-i Fünun dergisi, Ahmet İhsan Tokgöz tarafından çıkarılan, başta Batıdaki bilimsel ve teknolojik gelişmeleri işleyen bir dergidir.
Recaizade Mahmut Ekrem, derginin yazı işleri müdürlüğüne öğrencisi Tevfik Fikret'i getirtir.
Recaizade, dönemin yetenekli sanatçıları olan Halit Ziya, Cenap Şehabettin, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit, Hüseyin Siret, Hüseyin Suat, Ali Ekrem, Süleyman Nazif, Ahmet Hikmet ve Ahmet Şuayb gibi sanatçıların dergide yazmalarını teşvik etmiştir. Servet-i Fünun dergisi bu geçişlerden sonra güçlü bir edebiyat dergisi hüviyetini almıştır.
Servetifünun sanatçıları eserlerini, "Edebiyatıcedide Kütüphanesi" adıyla yayımlamışlardır.
Servetifünuncular, II. Dönem Tanzimat Edebiyatı sanatçısı olan Recaizade Mahmut Ekrem'in teori olarak sunduğu edebi düşünceleri kendilerine esas almışlardır.
Servetifünun Edebiyatı sanatçıları kendilerine XIX. yüzyılın ikinci yarısındaki Fransız edebiyatçıları örnek almışlardır.
Tanzimat sanatçıları Doğu kültürünü, Servetifünuncular Batı kültürünü daha iyi bilirler.
Servet-i Fünun yazarları; Stendhal, Flaubert, Balzac, Goncourt Kardeşler ve Bourget gibi sanatçıların etkisiyle realizme yönelmişlerdir.
Servetifünun sanatçıları; Alfred de Mussat, Gustave Flaubert, Honere de Balzac, Alphonse Daudet, Emile Zola, Leconte de Lisle, François Coopee, Stephane Mallarme gibi sanatçılardan etkilenmişlerdir.
Türk edebiyatı bu dönemde içerik, üslup ve teknik bakımdan Avrupalılaşmıştır.
Ahmet Mithat Efendi, Servetifünuncuları Sabah gazetesinde yayınladığı "Dekadanlar" makalesiyle eleştirmiştir. Dekadan, eskiye dönen, gerici anlamlarına gelir.
Servetifünuncular, Tanzimat'la başlayan dili sadeleştirme çalışmalarına zarar vermişlerdir.
Bazı yazarlar, Milli Edebiyat'ın etkisiyle 1920'den sonra bazı eserlerini sadeleştirerek yayımlamıştır.
Hüseyin Cahit Yalçın'ın 1901'de yayınlanan "Edebiyat ve Hukuk" adlı çevirisi sebebiyle dergi kapatılmış , böylece Servetifünun topluluğu da dağılmıştır.

Servet-i Fünun (Edebiyat-ı Cedide) Edebiyatı Genel Özellikleri:

Recaizade Mahmut Ekrem'in önderliğinde Servet-i Funun Dergisi etrafında toplanan bazı gençler Tevfik Fikret'in derginin başına getirilmesiyle edebi bir topluluk özelliği kazanır.
Sonraları Cenap Şahabettin, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Celal Sahir Erozan, Ali Ekrem Bolayır, Halit Ziya Uşaklıgil'in katılımıyla genişler.
Devlet yönetiminin baskıcılığını bahane ederek toplumsal konulara eğilmediler.
Aruz ölçüsü başarıyla kullanılmıştır. (sadece Tevfik Fikret "Şermin" adlı eserini hece ölçüsüyle yazmıştır.)
Hep uzak ülkelere gitme hayaliyle yaşadılar.
Sanat, sanat içindir ilkesine bağlı kaldılar.
Nazım (şiir) nesre (düz yazı) yaklaştırılmıştır. Konu bütünlüğüne önem verilmiştir. (bkz. Mensur Şiir )
Batı'dan sone ve terza-rima gibi yeni nazım şekilleri alınmıştır.
Şiirde parnasizm ve sembolizmden; hikaye ve romanda ise realizmden etkilenmişlerdir.
Servetifünuncular, hiç duyulmamış sözcükleri lügatlerden bulup kullanmış ve bununla övünmüşlerdir.
Halktan kopuk sadece kendilerinin anlayabildiği bir edebiyat dili kurmuşlardır. Bundan dolayı, bu edebiyat "salon edebiyatı" olarak da nitelenmiştir.
Anjanbmanları, en güzel şekliyle Tevfik Fikret kullanarak nazımı nesre yaklaştırmıştır. Anlamın tek mısrada bitirilmeyip şiirin bir kısmına veya bütününe yayılmasına anjanbman (ulantı) denir.
Servetifünunculara göre her şey, şiirin konusu olabilir.
Ahenk, uyum ve biçime önem verm işlerdir.
Bu dönemin şairleri, gerçeklerden kaçıp hayali bir dünyaya sığınmışlardır.
Fransızcadaki tamlamaları, mecazlı söyleyişleri ve imgeleri Türkçeye uygulamaya çalıştıklarından Arapça ve Farsça tamlamaları çokça kullanmışlardır.
Fransız edebiyatından etkilendiler. Cümle yapıları, Fransızca cümle yapısına benzemektedir.
Türkçenin söz dizimine uymayıp devrik, eksiltili ve uzun cümleler kullanmışlardır.
Yapıtlarında ruhsal bunalım, karamsarlık, umutsuzluk, bıkmışlık, memnuniyetsizlik havası açıkça sezilir.
 Konularını İstanbul'dan, kişilerini de daha çok tahsilli, okumuş, maddi kaygıları olmayan üst kesimden seçmişlerdir.
Bu dönemde öykü ve roman türünün en önemli temsilcisi Halit Ziya Uşaklıgil, şiir türünün Tevfik Fikret ve Cenap Şehabettin'dir.
Batılı anlamda birçok türün en güzel örnekleri bu dönemde verilmiştir.

Servetifünun Edebiyatı Şairleri:

Tevfik Fikret
Cenap Şehabettin
Celal Sahir Erozan
Süleyman Nazif
Hüseyin Siret Özsever
Ali Ekrem Bolayır
Hüseyin Suat Yalçın
Sülayman Nesip
Faik Ali Ozansoy
İsmail Safa
Servetifünun Edebiyatı Yazarları:

Halit Ziya Uşaklıgil
Mehmet Rauf
Hüseyin Cahit Yalçın
Ahmet Hikmet Müftüoğlu
Safveti Ziya
Ahmet Şuayp
Ahmet Reşit vd.

SERVET-İ FUNUN EDEBİYATININ SANATÇILARI

TEVFİK FİKRET (1867-1915)



Tevfik Fikret, kendi akımının ve Türk edebiyatının en önemli şairlerindendir.
Edebiyatımızın biçim ve içerik bakımından yenileşmesinde etkin rol oynayan sanatçılardandır .
Batı edebiyatı nazım biçimleri olan sone, terzarima ve triyoleyi başarıyla kullanmıştır.
Serbest müstezatı, Türk edebiyatına yerleştirmiştir. Şiiri düz yazıya yaklaştırmıştır.
Aruz ölçüsünü Türkçeye başarıyla uygulamıştır.
Şiirlerinde musiki ve şekil kusursuzluğunu yakalamıştır.
Fen, bilim, teknik onun kalemiyle şiirimize girmiştir.
Parnasizm akımından etkilenmiştir.
Şermin adlı eserinde hece ölçüsünü kullanmıştır.
Başlangıçta şarap, aşk, bahar, aile, sanat, ruh sıkıntısı gibi bireysel; dergi kapandıktan sonra, devletsizlik, haksızlık, rüşvet, yoksulluk, dilencilik gibi toplumsal konuları da işlemiştir.
Servet-i Funun'dan sonra herhangi bir topluluğa katılmamış, bazı sosyal şiirler yazmıştır.
Türk edebiyatında ilk defa İstanbul'u eleştiren şair olmuştur. (Sis şiiri)
Mehmet Akif ile atışmışlardır. Oğlu Amerika'ya okumak için gider; ancak papaz olur.
Eserleri: Rubab-ı Şikeste, Haluk'un Defteri, Rubab-ın Cevabı, Tarih-i Kadim, Doksan Beşe Doğru, Şermin...

HALİT ZİYA UŞAKLIGİL (1866-1945)



Halit Ziya Uşaklıgil, birçok edebi türde eser vermesine rağmen asıl ününü romanlarda bulmuştur.
Batılı anlamda ilk büyük roman ve hikaye yazarımızdır.
Servetifünuncuların en yetenekli nesir yazarıdır.
Sanatlı bir söyleyişi, iyi bir gözlemciliği vardır.
Romanlarında üst tabakanın hayat özelliklerini işlemesine rağmen hikâyelerinde sıradan insanları işlemiştir.
Realizm ve natüralizmi benimsemiştir.
Eserleri teknik açıdan kuvvetlidir, bu yönüyle romancılığımızın üstadı sayılır.
Şiirleri düz yazıya oldukça yakındır. O Mensur şiir yazan ilk sanatçımızdır.
Aşk-ı Memnu teknik bakımından en sağlam romanıdır.
Eserlerinde Arapça ve Farsça kelimeleri çokça kullandığı için eleştirilmiştir.
Fransızcadan etkilendiğ i için cümleleri Fransızca cümle yapısıyla benzerlik gösterir.
Sonradan bazı eserlerini sadeleştirerek tekrar yayınlamıştır.
Eserleri: Aşk-Memnu, Mai ve Siyah, Kırık Hayatlar, Bir Ölünün Defteri, Aşka Dair, Kâbus...

CENAP ŞAHABETTİN (1870-1934)



Cenap Şahabettin, "sanat, sanat içindir" görüşünü benimsemiştir.
Halk arasında birçok dizesi atasözü gibi kullanılmaktadır.
Dilini süslemiş, kelime oyunları bol, söz sanatları oldukça fazla kullanmıştır.
Şaire göre "şiir kelimelerle resim yapma işidir."
Eserleri: Hac Yolunda, Evrak-ı Eyyam, Tamat, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh, Afak-ı Irak Tiryaki Sözleri.

MEHMET RAUF (1876-1931)



Mehmet Rauf, ilk psikolojik romanımız olan "EYLÜL"ü yazmıştır.
Çok fazla bir edebi kimliği yoktur.
Halit Ziya'nın etkisinde kalmıştır.

Hüseyin Cahit Yalçın (1875–1957)

Tevfik Fikret'ten sonra Servet-i Fünun dergisinin yönetimini üstlendi. 1908'de 2'nci Meşrutiyet'in ilanından sonra Tevfik Fikret ve Hüseyin Kazım Kadri ile birlikte Tanin Gazetesi'ni çıkardı. 1933-1940 arasında "Fikir Hareketleri" dergisini çıkardı. Ulus gazetesinde başyazarlık yaptı. Yazıları Mütalaa, Tarik, Sabah ve Saadet gibi gazetelerde yayınlandı. Biçim ve öz bakımından Ahmed Mithat etkisi görülen ilk romanı "Nadide" 1981'de basıldı. İkinci romanı "Hayal İçinde"de gerçekçi bir yaklaşım temelinde ruhsal çözümlemelere yer verdi.

Öykülerinde İstanbul'da yaşayan azınlıkları, seçkin kişileri anlattı. Servet-i Fünun dergisinin yanında, Edebiyat-ı Cedide Kütüphanesi'nin kurulmasını sağladı. Ayrıca Servet-i Fünun karşıtı yazarlarla yapılan kalem kavgalarında hep ön planda yer aldı. Çeviriler yaptı, elli kadar eseri Türkçe'ye kazandırdı.

Roman ve hikâyeci olarak ün kazanmış; sonraları siyasi yazarlığa geçmiştir.
Roman ve hikâyelerinde şairane ve süslü bir üslup kullanmıştır.
Fıkra, anı, eleştiri, mensur şiir türlerinde de eserler yazmıştır.
Eski-yeni tartışmalarında yeni edebiyatın başta gelen savunucularından olmuştur.
"Edebiyat ve Hukuk" makalesinden dolayı Servet-i Fünun dergisi kapatılmıştır.

Hüseyin Cahit Yalçın'ın Eserleri

ROMAN:

Nadide (1891)
Hayal İçinde (1901)

ÖYKÜ:

Hayat-ı Muhayyel (1899)
Niçin Aldatırlarmış? (1922)
Hayat-ı Hakikiye Sahneleri (1909)

DİĞER:

Kavgalarım (1910)
Edebi Hatıralar (1935)
Siyasal Anılar (1975)
Talat Paşa (1943)
Türkçe Sarf ve Nahiv (1908)
Benim Görüşümle Olaylar (4 cilt, 1945-47)
Seçme Makaleler (1951)

Ahmet Hikmet Müftüoğlu (1870-1927)



Dördüncü sınıftayken ilk eseri basıldı. 1912'de Peşte Başşehbenderi oldu. Bu tarihe kadar geçen zaman içinde Ahmed Hikmet, 1908 yılında Türk Derneğinin ve 1911 yılında da Türk Yurdu'nun kurucu üyesi olarak hizmet verdi.  1918'de İstanbul'a dönen yazar, 1924 yılında Halife Abdülmecid Efendinin Ser-karinliğine, iki yıl sonra da Hariciye Vekaleti Müsteşarlığına getirildi. Anadolu-Bağdat Demiryolları İdare Meclisi Azalığı ve Elektrik Şirketi İdare Meclisi Azalığı görevlerini de üstlendi. İlk olarak Asır Kütüphanesi neşriyatı arasında çıkan Leyla Yahut Bir Mecnunun İntikamı yayınlandı. Daha sonra Fransızcadan Tuvalet ve Letafet ve Bir Riyazinin Muaşakası adlarında iki eser tercüme ettiyse de, doğu ile batı kültürünün çok farklı olduğunu görerek bir daha eser tercüme etmedi. Servet-i Fünun devrinde, İkdam ve Servet-i Fünun dergilerinde yazdığı hikaye ve nesirlerini 1901 yılında Haristan ve Gülistan adlı eserlerde topladı. Bu iki eserinde Ahmed Hikmet Müftüoğlu, daha iyi tesir yapmak, gönülleri heyecanlandırmak için mübalağalı bir üslub kullandığını, ağır ve anlaşılması güç Servet-i Fünun dilini işlediğini ve hayal mahsulü konular anlattığını bizzat kendisi söyler. Kendisinin de ifade ettiği sebeplerden dolayı bu iki eseri fazla itibar kazanamamıştır.

İkinci Meşrutiyetten sonra, zamanın modasına uyarak o da Turancılık edebiyatı akımına uymuştur. Bu akıma bağlı olarak yazdığı yazıların büyük kısmını Çağlayanlar (1922) adlı eserinde toplamıştır. Bu eserinde yazar arı Türkçeciliğe yönelmiş, fakat bu defa da kelime uydurma ve Servet-i Fünundan kalma hayalcilikten kendini kurtaramamıştır.

Gönül Hanım adlı romanı Tasvir-i Efkar Gazetesinde tefrika edilmiş ve 1970'de kitap olarak bastırılmıştır. Ahmed Hikmet, yazılarında daha ziyade kelime bulmaya ve üsluba dikkat ettiği için, konulara dikkat etmemiş ve bu yüzden zamanındakilerin ayarında bir edebiyatçı olamamıştır.

Ahmet Hikmet Müftüoğlu'nun Eserleri
Patates (ilmî, 1890)
Leyla yahud Bir Mecnunun İntikamı (hikaye, 1891)
Tuvalet yahud Letafet-i Aza (tercüme ve ilaveler, 1892)
Bir Riyazinin Muaşakası yahud Kâmil (tercüme, roman, 1892),
Haristan ve Gülistan (hikaye, 1901),
Gönül Hanım (roman tefrikası, 1920),
Çağlayanlar (hikaye, 1922).
Bir Tesadüf
Kadın Ruhu
Beliren Simalar
Salon Köşeleri
Bir Safha-i Kalb
Silinmiş Çehreler

Süleyman Nazif (1870–1927)



Faik Ali Ozansoy'un ağabeyidir.

"Vilayet" gazetesinde başyazarlık yaptı. 1914'e kadar Basra, Musul, Kastamonu, Trabzon ve Bağdat valiliklerinde çalıştı. İstanbul'un Müttefiklerce işgal edilmesine karşılık yazdığı; 1918'de Hadisat adlı dergide yayınlanan 'Kara Bir Gün' çeşitli kesimlerin tepkisine neden oldu ve Malta'ya sürgüne gönderildi. İstanbul'a döndüğünde Resmi Gazete'de çalışmaya başladı.

Tanzimat edebiyatının, özellikle de Namık Kemal'in etkisinde kalarak şiirler yazan Süleyman Nazif, ilk dönem şiirlerinde toplumsal içerikli ve özgürlükçü bir düşünceyi savundu. Bu düşüncesiyle birlikte Osmanlı Yenilikçileri arasında önemli bir yere sahip olan Servet-i Fünun'culara katıldı.

Yapıtlarında süslü bir dil kullanarak Osmanlıca'nın ve aruz kalıplarının şiir sanatını zenginleştirdiğini savunan Süleyman Nazif, Namık Kemal, Mehmet Akif ve Fuzuli gibi inceleme kitapları da yazmış; yergi, nükte ve fıkraları derleyerek kitaplaştırmıştır.

Süleyman Nazif'in Eserleri:

Gizli Figanlar (1906),
Fırak-ı Irak (1918),
Batarya ile Ateş (1917),
Malta Geceleri (1924)

Makale:

Çal Çoban Çal (1921),
Tarihin Yılan Hikayesi (1922),
İki Dost (1926).

Ali Ekrem Bolayır (1867–1937)



Namık Kemâl'in oğludur.

Dârülfünûn'da, Maltepe Askerî Lisesi ile Galatasaray'da edebiyat dersleri verdi. (1913-1933).

Servet-i Fünûn devri şairlerindendir. Küçük yaşta şiir yazmaya başlamıştır. İlk şiirlerini Mirsâd, Maârif ve Malûmat dergilerinde neşretti. 1896'da Servet-i Fünun topluluğuna katıldı. Bu derginin Yunan harbi münâsebetiyle çıkardığı Özel sayısında yer alan "Vasiyet" isimli şiiri ile tanındı.

Tevfik Fikret'in, bir makalesini değiştirmesine kızarak topluluktan ayrıldı. Şiirinde -Fikret gibi- nazmı nesre yaklaştırma, halkın hayâtını anlatma, realist şiir yazma gayreti içindedir. Üslûbu ile Mehmet Akif'e rehberlik etmiştir.

Çanakkale ve İstiklâl Savaşı yıllarında millî kahramanlık şiirleri yazdı. Hece veznini denedi. Edebiyat tarihi, tiyatro ve çocuk edebiyatı ile ilgili eserleri de vardır.

Faik Ali Ozansoy (1876–1950)



Süleyman Nazif'in küçük kardeşidir. Servet-i Fünûn'daki ilk şiirleri, 1897'de çıkmaya başlamıştır. Bu şiirlerinde, bazen, Zahir adını da kullanmıştır.

1908'den sonra bir ara Fecr-i Atî'nin de başına geçen Faik Âli, Divan edebiyatını hiç tanımadan, ilk şiirlerini, doğrudan doğruya Recaîzâde Mahmud Ekrem, Namık Kemal ve Abdülhak Hâmit Tarhan'ın etkisinde kalarak yazmıştır. Fakat Servet-i Fünûn'da yazmaya başladıktan kısa bir süre sonra, çevreye uyum yeteneği sayesinde, bu topluluğun bütün özelliklerini kolaylıkla benimsemiş; gerek dil ve üslup, gerekse hayal kuruş ve duyuş bakımından eksiksiz bir Servet-i Fünûn şairi olmuştur.

İlk şiirlerinde bencillik ve karamsarlık göze çarpar. Tamamen bireysel konuları işlemiştir. Ancak, şiirlerinde kullandığı Farsça tamlamaların, Arapça ve Farsça kelimelerin çokluğu bakımından uçta olduğu söylenebilir. 1908'e kadar yazdığı şiirlerinde "aşk, kadın ve tabiat" temalarını bütünüyle romantik bir atmosfer içinde işlemiştir. Sonraki yıllarda yazdığı şiirlerinde ise sosyal konulara ve yurt duygularına da geniş bir yer ayırmıştır.

Şiirlerinde hep göklerin derinlik ve yüceliğinden, efsanevî sırlarından söz etmiştir. Bu tarz şiirlerinde Hamit'in etkisi ve izleri de vardır. Bu nedenle "İkinci Hamit" olarak da nitelendirilmiştir.

Eserlerinde duygu ve hayale, bilinmeyip de belli belirsiz sezilen ruh, ürperti ve sezgilere geniş yer ayırmıştır. Şair dil ve anlatımkonusunda kendisini yenilemesini bildiği için son eserlerinin dili durudur. Birkaç manzum tiyatro denemesi yapmakla birlikte bunlar onun en zayıf eserleri arasında yer almaktadır.

Şiirleri Türk sanat müziği şarkılarına güfte (söz) olmuştur. Kimi şiirleri Bimen Şen, Cinuçen Tanrıkorur, Ruhi Ayangil tarafından şarkılaştırılmıştır.

Faik Ali Ozansoy'un Eserleri:

Şiir:

Fânî Teselliler (şiirler, 1908)
Temâsil (şiirler, 1913)
Elhân-ı Vatan (şiirler, 1915)
Şâir-i A'zam'a Mektub (manzum, 1923)

Tiyatro:

Payitahtın Kapısında (manzum oyun, 1920)
Nedim ve Lale Devri (manzum oyun, 1950)

Biyografi:

Midhat Paşa (biyografi, 1908)

Güfteleri:

Zaman Olur ki Ânın Hacle-i Visâlinde
Sâhilden Uzaklaştık Elin Şimdi Elimde
Yıldızlı Semalardaki Haşmet Ne Güzel Şey

İsmail Safa (1867-1901)



İsmail Safa, yazar Peyami Safa ve gazeteci İlhami Safa'nın babası, siyasetçi Ali Kami Akyüz'ün de ağabeyidir. Şiirleri, Tanzimat'la Servet-i Fünûn edebiyatı arasında köprü olma özelliği taşır. Romantizm akımından etkilenen sanatçı, duygu yönü ağır basan, ölçü-kafiye gibi biçimsel kurallara bağlı şiirler yazmıştır. "Eski" ve "yeni" tartışmasına girmemiş, aralarında bir fark gözetmemiştir. Çok hisli, nazik ve alçak gönüllü oluşunun da bunda payı vardır. Şiirleri hem "eski" hem de "yeni" taraftarlarınca beğenilmiştir. Vezin, kafiye ve dil anlayışı bakımından "eski"nin; zevk ve anlayış bakımından ise "yeni"nin özelliklerine bağlı kalmıştır.

İsmail Safa, II. Abdülhamit döneminin baskılarına cephe alan aydınlarındandır. Kendi görüşünde olan Ubeydullah Bey, Hüseyin Sîret, Tevfik Fikret, Abdullah Cevdet gibi arkadaşlarıyla sık sık toplantılar yapmıştır. O günlerde yazdığı "Ey Halk Uyan" ve "Sultan Hamit'e" adlı şiirleri büyük ilgi görmüş, bir o kadar da tepki uyandırmıştır. Diğer arkadaşları gibi o da, devlet yönetimi tarafından devamlı gözaltında tutulmuştur.

29 Nisan 1900 tarihinde Sivas'a bir anlamda sürgün olarak bir göreve atanmıştır. Bu yaşamın getirdiği sıkıntıların üzerine şair, o tarihlerde kızları Selma ve Ulya'yı kısa aralıklarla kaybetmiştir. Acılarını ilk eşinden dünyaya gelen Selâmi, ikinci eşinden dünyaya gelen İlhami ve Peyami (Safa) ile dindirmeye çalışmıştır. 1901 yılında 34 yaşında Sivas'ta hayatını kaybetmiştir.

İsmail Safa'nın Eserleri:
Şiir:

Sünühat (1889)
Huz mâ Safâ (1891)
Mağdûre-i Sevdâ (1891)
Mevlid-i Peder-i Ziyâret (1895)
Mensiyyât (1896)
Hissiyât (Ölümünden sonra, 1912)
İntâk-ı Hakk'ın Tahmisi (Ölümünden sonra, 1912)

Eleştiri:

Mülâhazat-ı Edebiyye (1897)
Muhâkemât-ı Edebiyye (Ölümünden sonra, 1913)
Çeviri:

Vehâmetli Sevdâlar (Kardeşi Ahmed Vefa ile birlikte, Emmanuel Gonzales'ten çeviri)

Ahmet Reşit Rey (1870–1955)



896'dan sonra Servet-i Fünûn şairleri arasına giren Ahmet Reşit'in ilk şiirleri Gülşen dergisinde çıkmıştır (1885). Bu şiirlerinde, Recaîzâde Mahmut Ekrem'le Abdülhak Hamit Tarhan'ın etkisi büyüktür. Sonraları, yavaş yavaş, bu etkilerden sıyrılmıştır. Mekteb dergisinde (1895) ve Servet-i Fünûn'daki (1896) şiirlerinde, kendi kişiliğini bulmuştur. Bu sıralarda, H. Nâzım imzasını kullanmıştır.

Mekteb dergisinde yayımlanan şiirlerinde, örneğin "Bir Gece" parçasında, devrine göre bireysel hatta kendilerinden sonraki edebî topluluk olan Fecr-i Âtî'nin dil ve üslûbunu andıran, daha çekici ve açık bir ifâde tarzına sahipken, zamanla bu özelliğini terk ederek, Servet-i Fünûn şiirinin genel söyleyişine uymuştur. Bu bağlamda dili gittikçe ağırlaşmış, açıklığını yitirmiştir.

Şiirlerinin anlatımındaki bu değişim, içeriğe de yansımıştır. Bu doğrultuda, önceki şiirlerinde lirizmin daha bol olarak bulunduğu ve sonraları bunun da azalmış olduğu söylenebilir. Realist olmaya çalıştığı bazı tasvirlerinde, lirizm azlığı daha da belirgindir.

Şiirlerinde biçime, vezne, kelimelerin seçiminden doğan ahenge çok önem vermiştir. Bu nedenle şiirlerinde duygu, hayal ve lirik bir coşkunluk derinliği görülmez. Üslupta ve nazım tekniğinde titizlik gösterir.

Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde üst düzey bürokratlık ve bakanlıklar yapmış bir devlet adamıdır. Türk Beşleri'nden besteci Cemal Reşit Rey'in ve tiyatro yazarı Ekrem Reşit Rey'in babasıdır.

1888'de Mülkiye Mektebi'ni bitirmiş, iki sene öğretmenlik yaptıktan sonra 1890'da Saray Mabeyin Katipliğine alınmış ve 14 yıl süreyle II. Abdülhamit'e sarayda kâtiplik hizmeti vermiştir. İttihat ve Teraki Cemiyeti'nin en şiddetli muhaliflerinden olarak tanınmış, özellikle İttihat ve Terakki içindeki mason mensubiyetli veya Yahudi kökenli kesimlere karşı sözünü sakınmamıştır.

1906'da Kudüs Mutasarrıflığı, 1907'de Manastır Valiliği, 1908'de Halep Valiliği yapmıştır. 18 Ağustos 1912 tarihinden 17 Ekim 1912 tarihine kadar İzmir Valiliği'nde bulunmuş, bu görevden ayrıldıktan sonra Mehmet Kamil Paşa kabinesinde Dahiliye Nazırlığı'na getirilmiştir. 1913'te Kamil Paşa Kabinesi düşünce, önce Mısır'a, sonra Fransa'ya gitmiş, Mahmut Şevket Paşa olayından dolayı gıyabında mahkûm edilince bir süre Paris'te bir süre de Cenevre'de yaşamıştır.

1919'da yurda dönmüştür. Ahmet Tevfik Paşa ve Damat Mehmet Adil Ferit Paşa kabinelerinde tekrar Dahiliye Nazırlığına getirilmiştir. San Remo Konferansında alınan karar gereğince murahhas olarak Paris'e gitmiştir. Sevr Antlaşmasını imzalamayacağını bildirmiş, hem murahhaslık görevinden hem de Dahiliye Nazırlığından istifa etmiştir. Galatasaray Lisesi'nde Edebiyat Öğretmenliği'ne tayin edilmiştir.

TBMM 1.Dönem İzmir milletvekilliği yapmıştır.

Ahmet Reşît Rey'in Eserleri:
Nazarariyat-ı Edebiye (1912),
Racine'in Piyesleri (1934),
Eneid (Virgilius'dan çeviri, 193),
Gördüklerim Yaptıklarım (siyasal anılar, 1945).

Hüseyin Sîret Özsever (1872–1959)

Servet-i Fünûn topluluğunun hayattan en son ayrılan temsilcisidir. Asıl adı Hamdullah Sîret'tir. Hüseyin Sîret, çocuk denecek bir yaşta iken şiirle uğraşmaya başlamış olmasına rağmen, ancak 1896 yılında Servet-i Fünûn'a yazmaya başladıktan sonra tanınmıştır.

Servet-i Fünûn şairleri içinde duygusal yönü ve lirizmi en belirgin şair olarak tanınmıştır. O, konularını özellikle his ve ince temalardan seçmiş; "aşk, kadın, aile, özlem, gurbet ve tabiat güzellikleri" üzerine şiirler yazmıştır. Şiirlerinde tabiat daha çok, bir fon olarak göze çarpar.

İlk şiirlerinde Tevfik Fikret'in tekniği ve Cenap Şehabettin'in duygusallığı göze çarpar. Dil ve anlatımda Servet-i Fünûnculardan pek ayrılmayan Hüseyin Sîret, sonraları dilde belli bir duruluğa yönelmiştir. Aruzun yanında hece ölçüsünü de kullanmıştır.

Eski şiirin hemen hemen hiç etkisinde kalmadan, yeni şiirin sınırları içine girip yerleşme olanağını bulmuştur. Fikret'le Cenap'ta olduğu gibi, Sîret'in kişiliğinde de, Servet-i Fünûn'un etkin yılları olan, 1896 ile 1901 arasında hızlı bir gelişme göze çarpar. Ancak, bu gelişmede, onun üzerinde Fikret'in büyük bir etkisi olduğu inkâr edilemez.

Biçimde gösterdiği titizlik ve anlatım özellikleri bakımından, onun düzeyine erişememekle birlikte Sîret, Fikret'in peşindedir. O da, Fikret gibi, nazmın tekniğine ve dile titizlikle bağlıdır. "Sanat, sanat içindir." ilkesine bütünüyle sadık kaldığı için, onda, şiirin içeriği, genellikle bireysel bir manzara gösterir.

Ona göre şiir, duygu ve hayal demektir. Cenap gibi yaratıcı ve zengin olmaktan çok, Fikret gibi zarif ve sevimli bir hayal gücüne sahip bulunan şairin, hislerinde sürekli bir hüzün ve elem sezilir. Bunun, yaradılışındaki özelliklerin olduğu kadar, hayatının karışık ve çok çileli geçmesiyle de yakın ilgisi bulunduğu kesindir.

İlk iki eserleri olan "Leyâl-i Girîzân" ve "Bağbozumu"ndaki şiirleri, ikincisinde dil bakımından hafif bir sadeleşme hissedilmekle beraber, hemen hemen, aynı dokudadır. Fakat, zamanla ve olayların etkisiyle Sîret'te de, dil ve üslupça çok açık değişmeler meydana gelmiştir.

"Kıvılcımlı Kül"deki şiirler, dille birlikte, bazılarının hece vezni ile yazılmış olması gibi, vezin konusunda da meydana gelen değişmeleri göstermesi bakımından dikkate değerdir.

Hüseyin Sîret'in Eserleri
Bağbozumu (Yeni tarza yönelik şiirleri, 1828)
Leyâl-i Girizân (Kaçan Geceler, Servet-i Fünûn dönemi şiirleri,1910)
Kargalar (manzum yergiler, 1932)
Kıvılcımlı Kül (son şiirleri, 1937).

SERVET-İ FUNUN DÖNEMİNİN BAĞIMSIZ İSİMLERİ

Bu dönemin bağımsız sanatçıları, Servetifünun'un sanat anlayışını benimsememişlerdir.
Şiir, hikaye, roman ve tiyatro türünde eserler vermişlerdir.
Genel olarak aşk konusunu işlemişlerdir.
Eserlerindeki psikolojik tahlillerde başarısızdırlar.
Bu dönemin en tanınmış bağımsız sanatçıları; Hüseyin Rahmi Gürpınar ile Ahmet Rasim'dir.
Roman ve hikaye alanında Fatma Aliye Hanım, Mustafa Reşit, Saffet Nezihi, Güzide Sabri, Vecihi diğer bağımsız sanatçılardandır.
Bağımsız sanatçıların bir kısmı Namık Kemal'den diğer kısmı Ahmet Mithat Efendi'den etkilenmişlerdir.
Şiirde Rıza Tevfik Bölükbaşı, Mehmet Emin Yurdakul, Mehmet Akif Ersoy, Mehmet Celal, Nigar Hanım dönemin bağımsız sanatçılarındandır .
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR (1864-1944)

Hüseyin Rahmi Gürpınar, Realist–natüralist bir yazardır.
Toplum için sanat görüşündedir.
Hemen her şey onun eserlerine konu olmuştur.
Mizaha, günlük konuşmalara çok sık başvurmuştur.
Ona göre roman sokağın aynasıdır.
Yabancı hayranlığı, mürebbiye takıntısını, kadın dedikodularını eserlerinde sıkça işlemiştir.
Eserleri İstanbul merkezlidir. Anadolu yoktur.
Eserleri: Şık, Mürebbiye, İffet, Şıpsevdi, Gulyabani, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Ben Deli Miyim? Nimetşinas
AHMET RASİM (1865-1932)

Ahmet Rasim, eserlerinde ele aldığı kişilerin geleneklerinden, göreneklerinden, inançlarından bahsetmiştir.
Yapıtlarında sohbet havası vardır.
Servet-i Fünundan uzak durmuştur, Ahmet Mithat Efendi'nin edebi çizgisini izlemiştir.
Eserlerinde yaşadığı döneme ait ayrıntılı bilgiler vermiştir.
Kadın-erkek ilişkileri konusunu eserlerinde katı ahlakçı bir tutumla işlemiştir.
Şarkı da bestelemiştir...
Başlıca eserleri: Hamamcı Ülfet (1922), Fuhş-ı Atik (1924), İki Güzel Günahkar, Afife, Kitabe-i Gam, Şehir Mektupları, Falaka, Muharrir Şair Edip, Ramazan Sohbetleri, Menakıbı İslam, Eşkali Zaman, Ciddü Mizah, Gülüp Ağladıklarım, Muharrir Bu Ya, Osmanlı Tarihi, İki Hatıra Üç Şahsiyet, İstibdattan Hakimiyeti Milliyeye, Romanya Mektupları
MEHMET AKİF ERSOY (1873-1936)

Mehmet Akif Ersoy, sanatı toplum için kullanmıştır.
Mücadeleci fikir adamıdır.
Hayatı, olduğu gibi edebiyata yansıtmıştır.
Aruzu başarıyla kullanmıştır.
Epik -lirik şiiri ustaca kullanmıştır.
İslam birliği (ümmet bilinci) ni yerleştirmek için uğraşmıştır.
Tek eseri "SAFAHAT"tır.

Serveti Fünun Edebiyatı

Serveti Fünun Edebiyatı Oluşumu ve Dağılması
Serveti Fünun Edebiyatını Hazırlayan Koşullar
Serveti Fünun Dergisi
Serveti Fünun Edebiyatı
Serveti Fünun Edebiyatı Sanatçıları ve Eserleri
Servet-i Fünun Şiiri
Serveti Fünun Edebiyatı Nazım Şekilleri
Serveti Fünun Edebiyatı Öğretici Metinler
Servet-i Fünun Hatıra
Servet-i Fünun Eleştiri
Servet-i Fünun Gezi
Serveti Fünun Tiyatro
Serveti Fünun Edebiyatı Hikaye ve Roman
Eski-Yeni; Abes-Muktebes Tartışması
Serveti Fünun Edebiyatı Tanzimatla Karşılaştırma
Serveti Fünun Edebiyatı İlkleri
Serveti Fünun Dönemi Bağımsız Sanatçılar
Serveti Fünun, Fecri Ati, Milli Edebiyat Dönemi Eserleri

HÜSEYİN TURAN

📜 Hüseyin Turan Hocadan Tebrik Mesajı

Sevgili öğrencim Ahmet Tarık ALKAN ve değerli eski öğrencim Osman Emre ÜNLÜ,

"Serveti Fünun Edebiyatı" başlıklı yazınızı büyük bir dikkat ve keyifle okudum.
Bu dönemin toplumsal ve kültürel özelliklerini edebî eserler üzerinden ele almanız, bilgiyi hem anlaşılır hem de titiz bir şekilde sunmanız gerçekten takdire değer.

Ahmet Tarık, yazıya kattığın özen, analiz yeteneğin ve anlatım biçimin, edebiyata olan sevginin ve araştırmacı ruhunun bir göstergesi.
Osman Emre ise yıllar önce Final Anadolu Lisesi'ndeki öğrencilik günlerinden bu yana edebiyata duyduğu ilgiyi hâlâ aynı tutkuyla sürdürüyor; bu da çalışmanıza ayrı bir değer katıyor.

İkinizin ortak emeğiyle ortaya çıkan bu yazıyı içtenlikle tebrik ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum. 🌿
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
Hüseyin TURAN

ATA0825

📜 Ahmet Tarık ALKAN'dan Teşekkür Mesajı

Kıymetli hocam Hüseyin Turan,

"Serveti Fünun Edebiyatı" yazımıza göstermiş olduğunuz ilgi ve nazik tebrik mesajınız için içtenlikle teşekkür ederim.
Bu dönemin edebiyatını işlerken, sizin derslerinizde edindiğimiz bilgi ve bakış açısı bize yol gösterdi.

Osman Emre ÜNLÜ abimle birlikte bu yazıyı hazırlarken, hem sizin öğretilerinizden hem de edebiyat sevgisinden ilham aldık.
Takdiriniz, hem bizler için bir gurur hem de sonraki çalışmalarımız için güçlü bir motivasyon kaynağı oldu.

Sizin öğrenciniz olmak bizim için büyük bir onur. 🌿
Saygı ve sevgilerimle,
Ahmet Tarık ALKAN

Tarayıcı ID:smf (is_webkit)
Temalar: 6: index (default), Ads (default), Display (default), GenericControls (default), smfhacks_templates/global-hf (default), smfhacks_templates/global-hf (default).
Alt Temalar: 14: init, html_above, adsheaders_above, body_above, global_hf_above, adsindex_above, facebook_above, main, facebook_below, adsindex_below, global_hf_below, body_below, adsheaders_below, html_below.
Dil Dosyaları: 48: index+Modifications.english (default), index+Modifications.turkish (default), index.english (default), index.turkish (default), Admin.english (default), Admin.turkish (default), ManageBoards.english (default), ManageBoards.turkish (default), glossary/Glossary.english (default), index.english (default), index.turkish (default), Admin.english (default), Admin.turkish (default), ManageBoards.english (default), ManageBoards.turkish (default), glossary/Glossary.turkish (default), Ads.english (default), Ads.turkish (default), Post.english (default), Post.turkish (default), Editor.english (default), Editor.turkish (default), Drafts.english (default), Drafts.turkish (default), MoveBBC.english (default), MoveBBC.turkish (default), BBCodeWithStyle.english (default), BBCodeWithStyle.turkish (default), XPost/.english (default), XPost/.turkish (default), Spotify/.english (default), Spotify/.turkish (default), Post.english (default), Post.turkish (default), CountdownBBC.english (default), CountdownBBC.turkish (default), XPost/.english (default), XPost/.turkish (default), Spotify/.english (default), Spotify/.turkish (default), Pages.english (default), Pages.turkish (default), TwFbShare.english (default), TwFbShare.turkish (default), TwFbShare.english (default), TwFbShare.turkish (default), TwFbShare.english (default), TwFbShare.turkish (default).
Sitil Tabloları: 6: index.css, attachments.css, moveBBC_ai.css, glossary/glossary.css, jquery.sceditor.css, responsive.css.
Hooks called:176 (göster)
Oluşturulan örnekler:4 (göster)
Eklenmiş dosyalar: 72 - 1868KB. (göster)
Kullanılan bellek:1508KB.
Tokens:post-login.
20 sorgu kullanıldı.

Sorguları Göster